Page 26 - 81 İl Çalıkuşu Artvin Dergisi: Sayı-2
P. 26
ÝLK TECRÜBE
HOPA / Seç l YILMAZ
Baharý kýskanmýþ bir kýþ günüydü, öyle ýlýk bir o kadar yaþ sýnýfý vardý. Üçüncü kat ise Derya hanýmýn müte-
da maðrur. Yeni baþlanýlacak okulun telaþýyla, topuklu vazi eviydi.
mavi ayakkabýya yüklenmiþti tüm heyecan. Yol mu
bitmiyordu yoksa küçük müydü adýmlarým bileme- Ýlk ziyaretimiz, minicik olan 3 yaþ grubunaydý. Bu
dim. Sonunda varmýþtým, çok da aþina olmadýðým sýnýfa Derya Hanýmýn ofisinin karþýsýndaki kapýdan
Kemalöz mahallesinin ara sokaðýnda yer alan etrafý- giriliyordu. Tuhaftý… Hiç ses gelmiyordu. Acaba
ndaki soluk binalý renklere inat uçuk pembesi ile geleceðimizi biliyorlar mýydý? Kapýyý sessizce açtýk.
ayakta durmaya çalýþan üç katlý binaya. Bilmeyen de On iki göz heyecanla öðretmeni izliyordu. Charlie
muhakkak anlardý nerede olduðunu. Rengarenk Chaplin kýlýðýndaki öðretmenlerine hayranlýkla bakýp
parkýyla bütünleþmiþ; kocaman bahçesinden, çocuk- ona uyumla, aðýzlarýný iki elleri ile kapatýp gülmelere
larýn neþe dolu kahkahalarýndan. doyamýyorlardý. Kýskandým… Derya hanýmla geldiði-
miz gibi, sessizce sýnýftan uzaklaþtýk. Emeði bölmek
Görünüþü yaþýna inat hala öðretme öðrenme heye- istemediðini ekledi ayrýlýrken. 4yaþ sýnýfý için üst kata
canýyla dolu kurum sahibi karþýladý beni tüm güler çýkmamýz gerekiyordu ama aklým 3 yaþta kalmýþtý. Bir
yüzüyle. Altmýþlarýna hoþ geldin diyebilen, yýllarýn an önce biz de tanýþýp kahkahalarýmýzla derslerimize
keyfinin saçlarýna yýldýz olduðu, modern kesimini baharý erkenden getirmeliydik. Ne çok severdim;
sýcacýk gülüþüne eklemiþ, emekli öðretmendi Derya siyah ve beyazdan gökkuþaðýný sunan o muzip adamý.
Haným. Etnik desenli, ayak bileðine kadar uzanan, kýsa 4 yaþ öðretmeni Selin Haným, etkinlik kitaplarýndan
boyunu kucaklamýþ, kahve tonunda bir elbiseyle çocuklara sayý çalýþmasý yaptýrýyordu. Derya haným
selamladý beni. Ýzmirliydi… Bu belliydi nezaketinden. nezaketini sergileyip, çocuklara gülen yüzüyle beni
Masasýnýn üstünde duran kurabiyelerden ikram etti tanýttý: “Size teacher getirdim.” Onun gülen yüzüne
keyifle. Ýkramý memnuniyetle kabul edip, gri koltuðun cevap olarak, onu anlamaya çalýþan kara bulutlu
yanýnda duran, gürgen sehpadaki okunmasý yarým bakýþlar oldu. “Teacher, sizinle artýk her gün Ýngilizce
kalmýþ gazete manþeti üzerine býraktým: dersi yapacak. Beraber hem öðreneceksiniz hem de
eðleneceksiniz.” cümlesi de harekete geçirmemiþti
“ÝZLEYÝCÝSÝ ÝLE SOHBET EDEN MÜZE: MoMA” çalýþkan arýlarý. Öðrenci genel yapýsýna tamamen zýt
Derya haným anlattýkça anlatýyor, sýra sýnýflarý gezme- verilen bu sýnýf isimlerini, oldum olasý anlaya-
ye gelmiyordu. Halbuki inci kefalinin þelaleleri aþýp mamýþýmdýr zaten. Beni çocuklara emanet etmiþti.
ilerlediði gibi, bende bir an önce Derya hanýmý aþýp Þimdi muhtemelen gazetesini kaldýðý yerden okuma-
sýnýflara, öðrencilere ulaþmak istiyordum. Ýlk çalýþa- ya devam edecekti Derya Haným.
caðým okul deðildi ama her baþlangýç farklý bir heye-
can hissettirerek ''yine ben geldiiiiiiimmm'' diyordu. Artýk kabuðumdan çýkmanýn vakti gelmiþti. Sözü
Bina üç katlýydý; zemin katýnda bale eðitim ve gösteri aldým, ders öðretmenine “merhaba” anlamýnda bir
alaný, birinci katýnda 3 ve 5 yaþ sýnýflarý, ikinci katýnda 4 göz kýrparak. Beþ öðrencinin yanýna teker teker gidip