Page 63 - e-Kongre Bildiriler Kitabı-II
P. 63
Uluslararası Covid-19 Kongresi
Covid-19 sonrasında içerik üreticiliği öğretmenliğin bir parçası olacak fakat Covid- 19’ un başlangıcında
her şey online olacak beklentisini boşa çıkarıp başka bir şey öğrendik o da çok eskiden beri bildiğimiz ama
belki bir ara unuttuğumuz bir nokta; motivasyon olmadan öğrenme olmuyor.
Bütün dersler çocuklara içerik olarak online ortamda gösterilebilir. Fakat çocuğun o içeriğe ulaşması
için öğrenmenin başlangıcında motivasyonunu içselleştirmesi gerekir. Dışsal motivasyonu içselleştirme
görevi de öğretmene düşer ve bunu yapabilmesi için insani temasa ihtiyaç duyulur.
Covid-19 öncesinde var olan toplumsal eşitsizlikler, sosyal sınıflar arasındaki eğitimde başarı farkı
Covid-19 ile katlanarak arttı. Bu Amerika’da aynı zamanda etnik gruplar arasındaki fark olarak, Avrupa ve
Almanya’da göçmenlerle, göçmen olmayanlar arasındaki fark olarak gündeme gelir. Türkiye’de de eğitimli
ebeveynlerde eğitimsiz ebeveynler arasındaki fark olarak gündeme geliyor.
Evinde bilgisayar, internet, özel çalışma odası ve kütüphanesi olan çocuklardan oluşan 1. Türkiye %20;
bilgisayarı, interneti, özel çalışma odası ve kütüphanesi olmayan çocuklardan oluşan 2. Türkiye grubu ise
%80’i oluşturuyor.
Eskiden de Türkiye’de bu iki grup arasında ciddi bir fark vardı. Başarı OECD içerisinde 4. ve 8. sınıf-
larda belirli testler ile ölçülüyor. Ölçümlerde Türkiye’de ki bu %20’ lik grup Avrupa ile yarışacak seviyeye
sahip 1.Grup Türkiye, Avrupa’nın çok üstünde bir eğitim alıyor, sıkıntı ise Türkiye’ deki 20 milyonluk öğrenci
nüfusudur. Avrupa’nın pek çok ülkesinden nüfus olarak daha fazlayız. Yüzde yirmiyi eğiterek Avrupa ile
yarışamıyoruz çünkü o geriye kalan %80 yani sosyoekonomik açıdan dezavantajlı grup maalesef ortala-
mayı çok düşürüyor.
Eğer bir çocuğun Türkiye’ de anne ve babasının üniversite diploması yoksa evinde bilgisayar internet
yoksa evinde zengin bir kütüphane yoksa bu geçtiğimiz bir buçuk yılda okula gitmediği için ya da eğitim
sürecinden koptuğu için yaşadığı kayıp aslında 3 öğretim yılına denk geliyor. Eğer acil radikal önlemler
alınmazsa önümüzdeki dönemde Türkiye’ deki en büyük sıkıntı bu geniş kesimlerin öğrenmeden kopması
olacaktır.
Önümüzdeki dönemde bu konuya çözüm bulmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun ilk adımını MEB
attı ve çok güzel bir program hazırladılar. Kaybı yüz yüze eğitim ile kapatmak için 2 - 3 yıl yaz dönemi
okulları açık tutmamız gerekir. Okullar açık tutmanın yanı sıra hepimizin Türkiye’ ye bunu anlatması gerekir.
Bunun bir formülasyonunu bulmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu yaz 1 Temmuz’ da başlayacağı
söylenen Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı müfredatı inceledim. Hepimizin de bunun tanıtımı ve bunun
desteklenmesi için çaba harcaması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bütün yapılacak merkezi sınavlarda
sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocuklara çeşitli formülasyonlar ile ki dünyada bunun pek çok örneği
var, pozitif ayrımcılık uygulanması gerekir. Bu çok zor bir sistem değil, suiistimale aşırı açık bir konu değil.
Üçüncü ve son olarak ise Türkiye’de yeni teknoloji ile ortaya çıkan eğitim kaynaklarının okul dışı za-
manında öğrenmesin için İngilizce, kodlama ya da başka alanlardaki kaynakların çok çok önemli bir kısmı
sadece varlıklı ailelerin çocukları için üretiliyor. O nedenle önümüzdeki dönemde eğitim tartışmalarının
odağına internete ücretsiz ulaşım, kaliteli internete ulaşım ve tabii ki olanağı olmayan ailelerin bilgisayar
alması konusunda özel çözümler ve teşvikler gerekmektedir.
- Davetli Konuşmacı- 63 Eğitimde Yeni Normlar-II