Page 57 - e-Kongre Bildiriler Kitabı
P. 57
Yirminci yüzyıl, dünya ülkeleri arasındaki savaş sayısı yönünden ne yazık ki oldukça fazladır ve bu
durumdan yüz binlerce insan etkilenmiştir. Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında otuz yıl içinde
dört ayrı Arap-İsrail savaşı ortaya çıkmış ve bu savaşlar sonucunda da çok sayıda insan ülkelerini terk
ederek başka bölgelere veya ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır (Sander, 2008: 52). Aynı şekilde
ikinci dünya savaşının yaşanması sürecinde milyonlarca insan yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda
kalmıştır. Savaş bittikten sonra bu insanlar ülkelerine geri dönmüş olsalar dahi yaşadıkları toprakları
bıraktıkları gibi görememişlerdir. Zira savaş sonucunda ülke sınırları ve dünya haritası yeniden
şekillenmiştir.
Soğuk savaş döneminde de Rusya ve ABD çatışmasından dolayı patlak veren savaşlar sonucunda
Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, bunun yanı sıra, Rusya ve Afganistan
savaşı ile Azerbaycan ve Ermenistan çatışması, geçen yüzyılın sonlarına doğru yaşanan Körfez Savaşı
da milyonlarca insanın ülkesinden ayrılmasına sebep olmuştur. Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi sonucu beş
milyon insan bundan sonraki yaşamlarını mülteci olarak devam ettirmek zorunda kalmıştır (Hein, 1993:
45; Weiner, 1996: 6-18).
- Etnik Çatışmalar
Devletlerarası savaşların sonucunda mülteci akımına yol açan sebeplerden biri de etnik
çatışmalardır. Weiner, çalışmasında 34.028.000 mültecinin 10.304.000’i etnik çatışmalar nedeniyle
ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştır.
Etnik çatışmalar, iki yolla mülteci akımına sebep olmaktadır. Bunların birincisi, yaşanmış olan etnik
çatışmanın merkez ile etnik gruplar arasında ortaya çıkar. Bunda özerk bir bölge talebi söz konusudur.
Bu çatışmaların asıl sebebi toprak istemidir. İkincisi ise bir etnik grup, başka etnik gruplarla çatışma
yaşar. Bu çatışmaların asıl sebebi ise devlet zulmü veya diğer etnik gruplarla yaşanmış olan bir takım
problemlerdir (Weiner, 1996: 10).
Etnik çatışmaya yol açan nedenler konusunda genel bir tasnif veya sınıflandırma yoktur. Zolberg ve
arkadaşları etnik çatışmaya yol açan en önemli nedenlerin din ve dil olduğunu belirtmektedir (akt.
Weiner, 1996: 12). Weiner, bunlara ek olarak ırksal grupların ve kabilelerin de etnik çatışmaya yol
açabileceğini belirtmektedir. Ancak dinsel grupların ortaya çıkardığı söz gelimi etnik çatışmaların
ideolojik sebeplerden kaynaklandığı takdirde etnik bir çatışma olarak kabul edilemeyeceğini ifade
etmektedir.
Örneğin; Türkiye’de yaşanan Alevi Sünni çatışması bir etnik çatışma olabilirken; Mısır’da yaşanan
İslamcı fundamentalist laik çatışmaları etnik bir yön taşımamaktadır. Tarihte imparatorlukların
yıkılmasıyla ortaya çıkan etnik çatışmalar da önemli ölçüdemülteci göçlerine neden olmuştur. Çünkü
imparatorlukların yıkılmasının ardından oluşan devletler çok kültürlü devletlerdir ve bu nedenle de etnik
grup sayısı fazladır. Bu tür devletlerde çeşitli etnik gruplar ön planda olmuştur. Bu da anlaşmazlıklara,
diğer etnik grupları aşağılamaya, ayrılıkçı eylemlerin artış göstermesine ve çatışmaların yaşanmasına
dolayısıyla da göçlere sebep olmaktadır (Weiner, 1996: 35; Ergil, 2009: 85).
Cumhuriyet sonrası gerçekleşen Türk-Yunan nüfus mübadelesi ve 1990’larda Irak’taki gelişmeler
sonucunda 1,4 milyon Kürt’ün Türkiye ve İran’a göç etmek zorunda kalması da etnik çatışmaların yol
açtığı mülteci akımına örnektir (Hein, 1993: 48).
57